Atletizmde 4×100 Bayrak yarışı, 100 metre finallerinden sonra yapılır. 100 metre finalinin birincisi ve ikincisi Amerika takımında yer alır. Fransa bayan takımından sadece bir sporcunun en iyi derecesi Amerikan takımının sadece bir sporcusundan daha iyi… Rakamsal olarak hesaplanınca Amerikan takımı o günkü formu da hesaba katılınca, yarışı Fransa takımının 6.4 metre önünde bitirmesi bekleniyor. Yarış başlıyor, son derece süratli bir yarış, son düzlük için saklanan en iyi koşucular ve art arda devredilen bayraklar… Ve Fransız takımı kazanıyor…
Amerika takımında gözle görülen bir problem olmamasına rağmen bu nasıl olabilir? Son düzlükteki Fransız koşucunun performansı sadece ona mı bağlı, yoksa bayrak son derece doğru zamanda ve doğru hızda almasını sağlayan 3. Koşucuya mı? Yoksa diğer tüm ekibe mi?
Bu tip yarışlar takım işi… Özellikle de Amerikan toplumu gibi bireyselliğin ve rekabetin daha da ön planda olduğu ülkelerde takım oyunu ve işbirliği daha da zorlaşabiliyor… İnsanlık mağara çağlarından beri sosyal bir şekilde hayatta kalmış olmasına rağmen, son yüzyılda üretimin artması ve en üst düzeye çıkan rekabet ile bireysel hedefler neredeyse tek başarı kriteri haline gelmiştir.
İşin ironik tarafı; kişisel hedefler ve rekabet teşvik edildikçe, verimlilik ve etkinlik düşmektedir…
Fransız danışman Yves Morieux, TED konuşmasında tüm dünyada verimlilik büyümesindeki çarpıcı düşüşü gösteriyor… Verimlilik azaldıkça, şirketler tarafında konulan daha fazla kurallar, prosedürler, kontrol mekanizmaları ile zaman da çöpe atılıyor. Verimsiz toplantılar ile %40-80 arasında bir vakit ziyan oluyor.
Sonuç olarak işbirliğini teşvik edici bir iş ortamı ortaya çıkarmak gerekiyor.
Bireysel rekabette başarıda ödül, başarısızlıkta ceza vardır. Rekabet artıkça, muhteşem bir performans yerine, sadece hedefleri tutturma ve iş arkadaşlarında göreceli olarak daha iyi olmak önemli olmaya başlar. En azından yerimizi güvende tutarız. Bu sebeple çalışanların kendilerini güvende hissetmesi en kritik koşuldur.
Morieux’e göre (i) netlik, (ii) yükümlülük ve (iii) ölçüm ön planda tutulmalıdır. İşler, tanımlar, içerikler ne kadar netse o kadar rahat hissederiz. Kendi sınırlarımızı bilirsek, neler bizim sorumluluğumuz olduğu konusunda şüpheye düşmeyiz. Bu bizim takım içerisindeki önemimizi de belirler. Ölçüm ise sadece bireysel hedeflerden ziyade; açık ve net bir şekilde kişisel ve takım hedefleri olmalıdır.
Tüm bu çabalar belirsizliği azaltsa da, hayattaki sistemlerin çoğunda belirsizlik yüksektir. Dış tehditlere karşı neler yapacağına beraber karar veren bir takım, sadece kendisini düşünen bireylerden oluşan bir grup insandan çok daha güçlü ve sonuç odaklı olacaktır. Etkin bir çözüm bulup daha verimli çalışacaktır. Bireysel hedeflere ulaşan çalışan dopamin ile kısa süreli bir motivasyon sağlarken, ulaşamayınca stres hormonu kortisol ile daha da bireysel ve agresif hale gelirler… Oysa güven ortamında çalışan bir ekip serotonin ve oksitosin hormonlarının salgılanmasıyla daha uzun süre bağlar kurarlar.