“Gözler yalan söylemez” deriz. Yüz ve beden davranışlarından bir çok duyguyu okuduğumuzu düşünürüz. Empati yeteneği daha yüksek olan kadınlar bu konuda daha da iddialıdır. Oysa ki bazı durumlarda bu ilk görüşte elde ettiğimiz bilgilerin tersine durumlar gelişebilir ve şaşırabiliriz.
Bize doğal gelen ortak özellikler yaygın gibi gözükebilir. Oysa sevinçten ağlayan biri veya acıdan gülen biri olabilir. Kültürel olarak duygularını dışa vuramayan ırklar mevcuttur. Kişisel olarak travmalar karşısından donmuş kalmışsak, yine yoğun duygulara sahip olsak da donuk bir ifade veriyor olabiliriz.
Nörobilimci, psikolog Lisa Feldman Barett, konuşmasında duygularımızla ilgili çarpıcı araştırma sonuçlarını anlatıyor: “Beyinde duygular ilgili belirli yollar yok!” Doğum sırasında oluşan duygu otobanları mevcut değil. Duygular biz yaşadıkça oluşuyor.
Peki bu duyguları nasıl öğreniyoruz? Küçük bir çocuk, anne ve babası ile eğlenirken soruyor: “Bana şu anda heyecanlı mıyım?” Çevreden duyguları öğrenirken, bu kişilerin fiziksel özelliklerini de taklit ediyoruz. Elbette, doğuştan getirdiğimiz basit bedensel hisler var. Öte yandan yetişkinlerin sahip olduğu daha karmaşık duyguları içermiyor.
Öyleyse duygular nedir?.. Tahminler!
Geçmişteki deneyim ve bilgileri toplayan beyin, yeni gelen bilgileri tahmin ederek tepkide bulunuyor. Her duygu ve düşünce mevcut duruma bellek ile tepkidir. Gurur, kibir gibi bir duyguyu bilmiyorsak, böyle bir duygu oluşmaz ve bedenimizde de bir değişiklik olmaz.
Sonuç olarak, birincisi insanları sadece görünüşleri, mimikleri ile değerlendirmek son derece yanlış değerlendirmeye sebep olabilir. İkincisi ve daha önemlisi, beyin düşünceler gibi, duyguları da belleğin tepkisi olarak otomatik ortaya çıkartır. Dolayısıyla bu ezbere çıkan duyguyu gözlemleyip, o duygu tarafından ele geçirilmemize gerek kalmaz…
Aileden taşıdığımız bir utanç duygusunun kaynağı ruhumuz değildir. Bu duyguyu gözlemlediğimizde etkisi bir süre sonra geçecektir. Derindeki nedeni de anladığımızda belki de tamamen özgürleşebiliriz. İşte o anda büyük bir sistemin parçası olsak da özgür irademiz devreye girmeye başlayacaktır.